11 Nisan 2013 Perşembe

Aile hekimlerinin de ailesi var


Avrupa’daki aile hekimlerinin hem sorumlu oldukları alanlar hem de iş yükleri açısından 4 kat fazla iş yüküyle karşı karşıya bulunduklarını belirten Dr. Girginer, son olarak gündeme getirilen nöbet-esnek mesainin ise aile hekimliğinin ruhuna tamamen aykırı bir durum olduğunu belirtti. 

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’nun düzenlediği AHEKON 2014 Kongresi Antalya’da gerçekleştirildi.  Aile hekimlerinin sorunlarının ağırlıklı olarak tartışıldığı kongrede Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun gündeme getirdiği nöbet-esnek mesai uygulamasına tepkiler dile getirildi. AHEF Genel Başkanı Dr. Murat Girginer aile hekimliğine ölçüsüz olarak eklenen iş yükünden yakınarak aile sağlığı merkezleri ve toplum sağlığı merkezlerinde görevli aile hekimleri ve yardımcı sağlık personeli için sağlık bakanlığınca getirilen nöbet uygulamasını eleştirdi.
Ölçüsüz eklenen iş yükleri
Avrupa’daki aile hekimlerinin hem sorumlu oldukları alanlar hem de iş yükleri açısından 4 kat fazla iş yüküyle karşı karşıya bulunduklarını belirten Dr. Girginer, son olarak gündeme getirilen nöbet-esnek mesainin ise aile hekimliğinin ruhuna tamamen aykırı bir durum olduğunu belirtti. Hem uluslararası anlaşmalara hem ILO sözleşmesine aykırı olan nöbet uygulamasını eleştiren Dr. Girginer aile hekimlerinin de bir ailesi olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“En büyük sorunumuz ölçüsüz eklenen iş yükleri. Birinci basamakta dünyada dört ayrı bilim dalı var: Aile hekimliği, acil tıp, adli tıp ve halk sağlığı var. Ama bizde bu dört görevi sadece aile hekimleri üstlenmesi bekleniyor. Acil nöbetlerini aile hekimlerinin üzerine ekleniyor, adli tıp ile ilgili görevler de yine bizim üstümüzde. Avrupa’daki ve dünyadaki meslektaşlarımıza göre hem iki kat daha fazla hastamız var hem de dört kat fazla iş yükümüz var. Bu da bizim aile hekimliğinin tanımındaki gerçek görevlerimizin yapılmasını engelliyor. 
Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı Türkiye’deki sağlıkla ilgili değerlendirme raporunda özellikle bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar; diyabet, hipertansiyon gibi konularda aile hekimlerinin koruyucu hekimlik vasfının Türkiye’de tespit ve tedavi anlamında yetersiz kaldığı ile ilgili bir geri bildirim vardı. Birçok aile hekimi arkadaşımız buna tepki gösterdiler ama ben bunun aslında objektif gözle yapılan bir değerlendirme olduğunu ve doğruyu yansıttığını düşünüyorum. Çünkü sadece aile hekimliği yapmıyoruz, onun üzerine ölçüsüz eklenen iş yüklerimiz var. Dolayısıyla asıl yapmamız gereken sağlık hizmetlerinde; koruyucu sağlık hizmetlerinde, diyabet ve hipertansiyon gibi bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların takip ve tedavisine vakit ayıramıyoruz artık. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu değerlendirmesi bu ülkenin sağlık politikalarını yönetenler için ışık olmalı, çünkü biz de aile hekimliği yapmak istiyoruz. Aile hekimlerine tanımlanan 72 saat hiçbir sözleşmeye, insan haklarına uygun değil. Aile hekimlerinin de bir ailesi var. Yanımızda çalışan ebe ve hemşire kardeşlerimizin de birer aileleri var. Aslında bizim insan haklarımız ihlal ediliyor.”
Aile hekimlerinin kaleminden ödenmeyen ilaçlar
Kronik hastalığı olan yaşlı nüfusun yürüme mesafesindeki aile hekimlerine ulaşmalarıyla ilgili ilaçlarda bir kısıtlama bulunduğunu belirten Dr. Murat Girginer, “SGK’nın ilaçlarla ilgili aile hekimlerinin kaleminde ödenmeyen diyabet ve hipertansiyon ilaçları da var. Biz bu sorunlarımızı bakanlık ve SGK yetkililerine iletiyoruz. Bu yaşlı insanlar evlerinden kalkıp, ikinci, üçüncü basamaktaki hastanelere, arabalarla veya toplu taşıtlarla, randevu alarak gidiyorlar. Ve o yoğunluk içinde ilaçlarını yazdırmaya çalışıyorlar. Bu hastaların aile hekimliğindeki kontrolü de kesilmiş durumda” diye konuştu. Girginer, şöyle devam etti:
“SGK’nın yaptığı bazı düzenlemelerde aile hekimlerine ödenen kalemlerin çıkartılmasıyla ikinci, üçüncü basamağa akan bir hasta popülasyonu var. Aile hekimliğinin genel yapısına bakınca, aile hekimliği genel bütçeden pay alan, SGK’dan bağımsız yapılandırılan bir bütçesi var. Bu laboratuvar için de söz konusu. Aile hekimliği merkezlerinde yapılan bütün laboratuvar hizmetlerinde SGK’nın bir ödemesi yok, aile hekimliğinin temel bütçesinden gelen bir paydan alınıyor. Ve son üç yıldır bu bütçe aynı; 4 milyar lira, artmıyor. Sabit giderimiz var ama bunu daha efektif kullanmamız gerektiği konusunda o hastalara ulaşmamız gerekiyor. O hastalara ulaşamıyoruz, çünkü artık ikinci-üçüncü basamağa gidiyorlar. Ama elimizde bir verimiz yok. Aile hekimlerinin verisi çok güzel tutuluyor, bakanlığa gönderiliyor ama analizlerde bir problem var. Bizim federasyon olarak bu verileri kullanmamıza izin verilirse, birinci basamakla ilgili olarak ülke sağlık politikalarına yön verebilecek analizleri de yapabiliriz. Bu verileri bize objektif olarak yansıtamadıkları için 4 milyar sabit bütçeyle yaptığımız işin hacmi ve kalitesi artarken, diğer taraftan ikinci-üçüncü basamaktaki hastanelerdeki bütçenin son üç yılda 18 milyar liradan 32 milyar liraya çıktığını, 3 yılda aile hekimliğinin 4 katı bir artış olduğunu görüyoruz. Demek ki burada yanlış giden, açığa sebep olan farklı bir politika var. Biz bunu opere etmekte Aile Hekimleri Federasyonu olarak, ülke sağlık göstergelerinin tümünün değiştirilmesinde bütün gücümüzle görevimizi yapacağımızı deklare etmek istiyorum. Çünkü bu bizim ülkemizin sağlığı, yaşlanan nüfus bizim ülkemizin nüfusu ve biz burada aktif görev almak istiyoruz.”
Sağlık hizmeti talep edilen bir hizmettir
Dr. Murat Girginer, sağlık hizmetinin sunulan değil, talep edilen bir hizmet olduğunu, bir bölgede talep olduğu zaman orada yeni bir hastane açıldığını belirterek, “Şu ana kadar aile hekimlerinin çalışma düzenleri 08.00-17.00 saatleri arasıdır. Hiçbir şekilde hastalardan aile hekimlerinin mesai saatleriyle ilgili bir talep yok. Talep olduğu halde, hastalık, salgın hastalık, savaş durumu vb. her Türk hekimi gibi 7x24 çalışmaya hazırız. Bizim haklarımızın gasp edilmesine karşıyız” diyerek şunları anlattı. 
“Sağlıkta dönüşüm ile ilgili politika değişikliğini gözlemliyoruz, bu politikanın dışına çıkılmış durumda. Bu da sistemin geleceğini tehlikeye atan bir şey. Çünkü aile hekimleri mutsuz, motivasyonları düşük, tükenmişlik sendromu son derece yüksek. Herkes, görevi bırakmaktan bahsediyor. Çünkü bu şartlarda diğer hastanelerde haftada 40 saat, aile hekimliği merkezlerinin dışında toplum sağlığında, müdürlüklerde çalışan bütün meslektaşlarımız haftada 40 saat üzerinden çalışırken bir aile hekiminin 72 saat çalışması oradaki personelin görevi bırakacağı anlamına da gelecektir. Bunu aile hekimliğinin geleceğini tehlikeye düşürecek bir şey olarak görüyoruz. 
Aile hekimlerinin son bir kaç yıldır ‘sürekli mücadele’ halinde olduğunu da belirten Dr. Girginer “Aslında yapmamız gereken ve planladığımız birçok projemiz var. Türki Cumhuriyetler Aile Birliğini kurmak istiyoruz. İtalyanlarla özellikle diyabet konusunda projemiz var. Türkiye ile İtalya arasında 5.000 aile hekiminin söz konusu olduğu büyük bir diyabet çalışması planlıyoruz. Güncel sorunlarla, önümüze çıkan engellerle uğraşmaktan bu konularla ilgilenip projeyi yoluna sokamadık. Burada amaç iki ülkedeki aile hekimliği yaklaşımlarının diyabet hastaları ile ilgili değerlendirmesi. Tanı, tedavi, komplikasyonlar, hasta sayıları gibi konularda iki ülke arasındaki farklılıklar. İki ülkenin hekimlerinin diyabet yönetimindeki başarısı ve bu başarılarına kaynak olan sebepler. Eksik yanlarımızı nasıl tamamlayabiliriz? Ortak bir algoritma ve birinci basamakta diyabet algoritması ile bu iki ülkenin ihtiyacı olan koruyucu sağlık hizmetlerinin aile hekimleri olarak zirveye taşımak istiyoruz. Biz aile hekimlerinin eğitim ve araştırmaya katkılarına yönelik birçok proje uygulamak istiyoruz ancak nöbet gibi, sözleşmeler gibi sürekli gündemimizi meşgul eden gündemlerden vakit bulamıyoruz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder