24 Ağustos 2011 Çarşamba

Aritmi hayatın ritmini bozuyor

Yüksek kan basıncı, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalığı ritim bozukluklarına yol açabiliyor. Kalbinde hiçbir yapısal bozukluk saptanmayanlarda da kalp ritim bozukluğu ortaya çıkabiliyor.



Kalp içi elektriksel uyarı oluşturan ve ileten yapılarda veya kalp kasında bozukluk olması ritim bozukluklarının ortaya çıkmasına neden oluyor. Doğuştan gelen ritim bozukluklarının yanında, diğer kalp hastalıklarının varlığı da kalpte ritim bozukluğuna yol açabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Enis Oğuz, “İleti sistemini besleyen damarlar tıkandığında hayati ritim bozuklukları oluşabiliyor. Yüksek kan basıncı, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalığı ritim bozukluklarına yol açabiliyor. Ayrıca, kalbinde hiçbir yapısal bozukluk saptanmayanlarda da kalp ritim bozukluğu ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.
Kalp, vücudun düzenli işleyen makinesi. Kalbin dakikada ortalama 60-100 kez atması bekleniyor. Bunun altındaki ya da üstündeki değerlerde ritim bozukluğu söz konusu olabiliyor ve ritim bozuklukları kalbin çalışmasına sekte vuruyor. Bu bozukluklar arasında, kanda pıhtılaşmaya yol açarak inme riskini artıran atriyal fibrilasyon ilk sırada yer alıyor.

Atriyal fibrilasyon yaşla birlikte artıyor

Doç. Dr. Enis Oğuz’un  verdiği bilgiye göre, “Yaş ilerledikçe çok büyük bir toplumsal sorun olarak, karşımıza atriyal fibrilasyon çıkıyor” diyerek şu bilgileri veriyor: “Atriyal fibrilasyonun görülme sıklığı yüzde 2 olduğu için, toplumsal sağlık sorunu sınıflamasına giriyor. ABD istatistiklerine göre, 80 yaşın üzerindeki her 10 kişiden birinde bu hastalık görülüyor. Öte yandan hiçbir kalp hastalığı olmayan gençlerde de ortaya çıkıyor. Tüm atriyal fibrilasyon hastalarının yüzde 20’sini bu grup oluşturuyor.”

Ritim bozukluğunun süresi önemli

Kalp hastalıkları, özellikle de kalbin kulakçıklarını büyüten hastalıkların atriyal fibrilasyona neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Enis Oğuz, yüksek kan basıncı ve hipertiroidinin de atriyal fibrilasyona yol açtığına dikkat çekiyor. Doç. Dr. Oğuz, atriyal fibrilasyon belirtilerini de şöyle özetliyor:
“Çarpıntı, bazen sadece halsizlik ve çabuk yorulma en önemli belirtiler oluyor. Kan basıncı ölçülürken kalp atışlarının düzensizliği fark ediliyor. Atriyal fibrilasyonda kalp hızı zaman zaman artıyor ya da azalıyor. Dikkat edilmesi gereken nokta, atriyal fibrilasyonun ne zaman başladığı ve ne kadar sürdüğü. Çünkü bu ritim bozukluğu 48 saatten uzun sürerse, kalpte pıhtı oluşabiliyor. Bu da inme riskini yükseltiyor.”

Tedavide kateter ablasyon

Atriyal fibrilasyonun tedavisinde ilaçlardan ve kateter ablasyon yönteminden faydalanıldığını söyleyen Doç. Dr. Enis Oğuz, “İlaçlar ritim düzenleyici ve kalp hızını kontrol eden ilaçlar olarak iki gruba ayrılıyor. Ritim bozukluğu ilaçları hastaların sadece yüzde 50’sinde başarılı sonuçlar veriyor” diyerek şöyle devam ediyor:
“Atriyal fibrilasyonu kronikleşen hastalarda, kalbin çok hızlanmaması için kalp hızını düşüren ilaçlarla tedavi planlanıyor. İnme riskini azaltmak için de kan sulandırıcı ilaçlardan faydalanılıyor. Kateter ablasyon yöntemiyle tedavide başarı oran yüzde 60-80 seviyelerinde oluyor. Atriyal fibrilasyonda zamanında önlem alınması ve tedaviye başlanması gerekiyor. Geç kalınırsa kronikleşiyor ve tedavi ile düzeltilmesi zorlaşıyor. İnmenin engellenmesi için mutlaka pıhtı eritici ilaçlar kullanılması gerekiyor.”

Arzu Kocabıçkıcı 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder