21 Şubat 2011 Pazartesi

PE tedavisinde gelişmeler

Erken boşalma konusunda farkındalık arttıkça yeni geliştirilen tedavilerden yararlanma oranı da artacak.




Türk Androloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Önder Yaman, PE’nin seksüel aktiviteyi olumsuz etkilediğini, ilişkiden tatmin olma duygusunu önemli ölçüde azalttığını, genel yaşam kalitesine olumsuz etkide bulunduğunu, stres düzeyini artırdığını ve mevcut ilişkinin devamlılığı için bir tehdit oluşturabildiğini söyledi.


Farkındalık artacak

Prof. Dr. Önder Yaman, prematür ejakülasyonun erkek seksüel bozuklukları içinde en sık görülen bozukluk olduğunu belirterek, “PE etiyolojisisini organik ve organik olmayan nedenler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür” dedi. Yaman şu bilgileri verdi:
“Organik nedenler arasında; anatomik ve nörolojik sebepler, akut ve kronik hastalıklar, fizik travma ve farmakolojik yan etkiler sayılabilirken organik olmayan nedenler arasında; psikolojik nedenler, akut psikolojik stres, psikoseksüel yetenek yetersizliği ve ilişkiyle ilgili stres sayılabilir.”
Erken boşalma problemi konularındaki farkındalık arttıkça, geliştirilen yeni tedavilerden yararlanma oranları da artacağını belirten Yaman, geliştirilen yeni tedavilerle PE’de yüz güldürücü sonuçlar alındığını belirtti.


Hastanın hekime güveni sağlanmalı

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. İsmet Yavaşçaoğlu,  toplumumuzda cinsel deneyimle karşılaşma yaşının geç olduğunu belirtti. Yavaşçaoğlu, “Bize gelen kişi 26 yaşında, ilk kez ilişkiye girecek biri bile olabilir. Hastamıza gerekli soruları açık yüreklilikle sorabilmemiz gerekmekte” diyerek, öncelikle hastanın hekime güvenini sağlayabilmenin önemine değindi.
Yavaşçaoğlu, bir ilişki için iyi bir partnerin gerekli olduğunu belirterek, “Kadın istediği zaman orgazm olabilir yeter ki istediği adamla birlikte olabilsin” diye konuştu.


PE nörobiyolojik bir olgu

Prof. Dr. İsmet Yavaşçaoğlu, PE’da farmakolojik tedavinin günümüzde artık birinci tedavi modalitesi olarak kullanıldığını belirtti. Yavaşçaoğlu, pek çok farmakolojik ajanın PE tedavisinde değişen oranlardaki başarı yüzdeleri ile kullanıldığını söyleyerek, “Sonuçta günümüzde PE’nun psikolojik bir hastalıktan çok nörobiyolojik bir olgu olduğu sonucuna varılmıştır” diye konuştu. Yavaşçaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nörobiyolojik çalışmalar klasik psikolojik yaklaşımların artık eskisi kadar geçerli olmadığını ortaya koymaktadır. Davranışçı yaklaşımların tersine farmakolojik tedaviler preklinik ve klinik çalışmaların ışığı altında gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bununla beraber PE tedavisinde psikoseksüel davranış terapisi halen çok önemli bir role sahiptir. Farmakolojik tedavide anahtar ereksiyon ve ejakülasyondan sorumlu santral/periferal nörotransmiterlerin derinlemesine anlaşılmasındadır. PE tedavisinde SSRI’lar etkin biçimde kullanılmaktadır. Sorunun medikal tedavisinde kısa etkili SSRI’ların kullanımından fayda sağlanmaktadır.”


Psikojenik teoride prematür ejakülasyonun, ejakülasyon refleksinin santral sinir sistemince baskılanamaması sonucu geliştiği kabul edilmekte. Hastaların çoğunda ejakülasyon mekanizmasında anormal derecede artmış otonomik refleks yolların varlığı (düşük penil vibrasyon eşiği, kısa bulbokavernöz latens zamanı ve yüksek bulbokavernöz uyarı eşiği, kısa SEP refleks zamanı ve uyarı eşiği ve artmış Dorsal sinir- SEP ileti zamanı ve amplitüdü) söz konusudur. Psikoanalitik teorilere göre altta yatan anksiyete ve öğrenilmiş davranış bozukluğu veya her ikisi birden prematür ejakülasyondan sorumlu olmaktadır. Anksiyeteye bağlı artmış katekolamin deşarjına bağlı olarak kişi ritmik kasılmalardaki artmayı hissedemeyerek ejakülasyonu baskılayamamaktadır. Ayrıca anksiyetenin yolaçtığı katekolamin deşarjı düz kasların ritmik kasılmalarını artırmaktadır. Anksiyete sebepleri arasında; koitus interruptus, partnere karşı isteksizlik, partnerin hayal kırıklığı korkusu ve kastrasyon anksiyetesi sayılabilirken, ilk koit deneyimleri, suçluluk duyarak mastürbasyon, aralarında sorun bulunan çiftlerde erkeğin bilerek ejakülasyonu hızlandırması ve genelev deneyimleri de öğrenilmiş davranış bozukluklarına örnek olarak gösterilebilir.

“Her boşalma orgazm değildir”

‘Her boşalmanın orgazm olmadığını’ vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Sungur, kadınların ve erkeklerin cinsel ilişkiden beklentilerinin farklı olduğunu belirterek, “Kadının cinselliğini yaşayabilmesi için bir nedene ihtiyacı var. O adamda bir şey bulması lazım. Erkek için ise bu gerekli değil. Bu nedenle farklılıklar sadece fizyolojik değil” diye konuştu. Sungur, prematür ejakülasyon için literatürde pek çok tanımlama önerildiğini belirterek şunları anlattı:
“Bunlar arasında cinsel birleşmeden yeterince zevk alacak kadar ejakülasyonu geciktirememe, hastanın isteğinden önce veya vajinal penetrasyon öncesi yada penetrasyondan kısa bir süre sonra devamlı veya tekrarlayıcı şekilde ejakülasyonun olması, eşin orgazmından önce ejakülasyonun olması ve sorunun cinsel ilişkilerin en az yarısında olması sayılabilir.”

Prof. Dr. Mehmet Sungur, prematür ejakülasyon için “İstemsiz boşalma” tabirini daha uygun bulduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erken boşalma yerine istemsiz ya da kontrolsüz boşalma demek daha doğru. Bu durumda, boşalma, bireyin kendi kontrolünün dışında olan olmaktadır. İstemsiz boşalma erkeklerde en sık görülen cinsel sağlık problemi olarak dikkat çekmektedir. Aynı zamanda nedeni ve tedavisi en az bilinen sorunların başında gelmektedir. PE’de hastalığın ortaya çıkışı ile tedaviye başvuru arasında uzun zaman geçmektedir. Aradaki zaman yaklaşık 15-20 yılı bulabilmektedir.”

“Tek kriter süre değil”

Erken boşalmada tek başına sürenin kriter olamayacağını belirten Sungur, “Kişinin bundan hoşnutluğu ve aynı zamanda kişinin bunu kontrol edebilirliği ve bir de ilişkileri nasıl etkilediğini bilmemiz gerekiyor. Sadece süreyi bir kriter olarak görmek yanlış olur.
Ayrıca unutmamak gerekir ki, ilişkide deneyim ne kadar yeniyse, partner ne kadar yeniyse, ne kadar uzun süredir cinsel aktivite olmuyorsa ve kişi ne kadar genç ise boşalma o kadar erken olacaktır” diye konuştu.

Tedavide medikal tedaviler ile bilişsel davranış tedavilerin bir arada kullanılabileceğini belirten Prof. Dr. Mehmet Sungur, uygulanacak tedaviye hasta ile birlikte karar vermek gerektiğini belirterek şunları söyledi:
 “Hastalar ile birlikte verilen karar en doğru karardır. Hekim çok donanımlı olacak ve hastasını bilgilendirecek. Ama bir hekimin hangi tedaviyi uygulayacağı şeklindeki bir kararı hastası ile birlikte verebilmesi için bir koşul gerekli; o da donanımlı olması. Dolayısı ile her iki yaklaşımı da bilecek ki ikisini birden uygulayabilsin.”

PE’de mutlaka tıbbi yaklaşım gerekli

On Dokuz Mayış Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ramazan Aşçı da erkek cinsel döngüsü ile kadın cinsel döngüsü arasında bir süre farkı bulunduğunu belirterek, “Genelde bir erkek 4-5 dakikada orgazma ulaşabiliyor ama kadının orgazma ulaşabilmesi için bu işin öncesi gerekiyor. Kadının da erkeğin de bunu bilmesi gerekiyor. Erken boşalma sorununa mutlaka tıbbi bir yaklaşım gerekmekte. Ejakülasyonun nasıl olduğunu, nerede ve kime karşı olduğunu ciddiye almak lazım” dedi.

Arzu Kocabıçkıcı






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder