Genetik, doğumsal ya da bebeklik döneminde yaşanan bazı sorunlar bebeğin işitme kaybı yaşamasına neden olabiliyor. İşitme bozukluğu sinsi bir sorun ve uzun zaman fark edilmeyebiliyor. Oysa erken tanı ve tedavi işitme kayıplarının önlenmesinde büyük önem taşıyor.
Normal
bir konuşma ve dil yeteneği için, bebeğin işitmesi gerekiyor. Ancak genetik, doğumsal
ya da bebeklik döneminde yaşanan bazı sorunlar bebeğin işitme kaybı yaşamasına
neden olabiliyor. İşitme bozukluğu sinsi bir sorun ve uzun zaman fark
edilmeyebiliyor. Her tür sağlık sorununda olduğu gibi işitme kayıplarının
önlenmesinde ve tedavi edilmesinde de en önemli etken erken teşhis.
Bebeğinde
işitme sorunu olduğundan şüphelenen anne-babanın hemen ve mutlaka doktora başvurması
gerektiğini belirten Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital
Odyoloji Merkezi Odyoloji Uzmanı Doç. Dr. Sezer Külekçi, bebeğe yapılacak
işitme testiyle soruna erken tanı konulabileceğini söyledi.
Doç.
Dr. Sezer Külekçi, ülkemizde her yıl 1.308.000 bebek doğduğunu ve bu bebeklerin
yaklaşık 1300-2600’ünün işitme kayıplı olarak dünyaya geldiğini bildirdi. Doğumdan
itibaren ilk 3 yaşın, çocuklarda özellikle alıcı dil gelişimi açısından en
kritik dönem olduğunu ifade eden Külekçi, “Yaşamın ilk yılında işitsel beyin
sapındaki nöronlar gelişmeye devam eder. Ana nöral bağlantıların milyarlarcası
ilk yılda organize olur. Snaps sayısı 20 misli (bin trilyona kadar) artar. Dil
gelişimiyle ilgili beyindeki alanlar ilk 12 ayda iyi gelişir” dedi.
Erken tanı konan
bebekler yaşıtlarını yakalayabilir
Odyoloji
Uzmanı Doç. Dr. Külekçi, işitsel sisteme uyaran girişi özellikle erken dönemde
kesintiye uğradığı zaman merkezi işitme sisteminde nöronların morfolojisinin ve
fonksiyonel özelliklerinin bozulduğunu, bu durumun ancak erken tanıyla
düzeltilebileceğini belirtti. Külekçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mümkün
olduğunca erken tanı konulup işitme cihazına geçilirse ve ardından yoğun eğitim
verilecek olursa işitme kaybı olan bebekte normal işiten yaşıtlarına yakın veya
denk konuşma gelişimi sağlanabilir. Başka bir deyişle nöronların morfolojisi ve
fonksiyonel özellikleri uyaranın tekrar girişiyle düzeltilebilir. Ancak
uyaranın tekrar girişinin zamanlamasında çok hassas olunmalıdır. Yeni
doğanlarda uygulanan tarama testleriyle işitme kayıplı bebek en erken dönemde
tanı alacak bu da konuşma ve dil gelişiminin normal bebeğin dil gelişimine
yakın olmasını sağlayacaktır. 6 aylıktan önce tanı konulup rehabilitasyona
başlanmış çocuklarda dil ve konuşma gelişimi yakınlarına yakın gelişme
gösterirken, geç kalınmış çocukların yaşıtlarını yakalaması mümkün değildir.”
Bebeklere
uygulanan odyolojik testler
Bebeklere
uygulanan odyolojik testler hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Sezer Külekçi, yeni
doğan tarama testlerinin yalnızca işitme kaybı şüphesi olan bebekleri ayırdığını,
işitme kaybının cinsi ve miktarına ilişkin bilgi vermediğini vurguladı.
Tanının
konulması için diğer odyolojik test tekniklerinin kullanılmasının gerekliliğine
dikkat çeken Külekçi, “Oto akustik emisyon testi, işitsel beyin sapı davranım
odyometrisi (ABR/BERA/BAEP), akustik immatansmetri, ASSR ve davranım
odyometrisi tanısal test teknikleridir. Özellikle bebek ve çocuklarda test
tekniklerinin tamamının kullanılması doğru tanıya gidilmesinde çok büyük önem
taşır. Tek bir testle tanıya gitmek çok büyük yanlışlıklara neden olur.”
bilgisini aktardı.
İşitme cihazı
kullanmak gözlük kullanmak kadar doğaldır
Odyoloji
Uzmanı Doç. Dr. Külekçi, işitme kaybı tanısında işitme cihazı seçiminin
titizlik gerektirdiğini belirterek, “Doğru tanı, doğru cihaz seçimiyle doğru
işitsel eğitimle işitme kaybı engel olmaktan çıkar ve işitme kayıplı bebekler
yaşamlarını normal işiten yaşıtları gibi sürdürebilirler. Tek farkları işitme
cihazı kullanıyor olmalarıdır. Bunun miyop nedeniyle gözlük kullanmaktan farkı
yoktur” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder