Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, böbrek sağlığını en çok etkileyen faktörlerden birinin hipertansiyon olduğunu belirterek “Hipertansiyonu olan her bireyde böbrek sağlığının değerlendirilmesi hayati öneme sahiptir” diye konuştu.
“35. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi” Antalya’da gerçekleştirildi. Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında Türkiye’de düzenlenen en geniş kapsamlı ve katılımlı olan kongre kapsamında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş, Sağlık Bakanlığı 2017 verilerine göre Türkiye’de 9 bin 676’sı hemodiyaliz, 876’sı da periton diyalizi olmak üzere 10 bin 552 hastanın, yeni tedavi olarak diyalize başladığını belirtti.
2017 yılı içinde toplam 3 bin 330 hastaya 3 bin 342 böbrek nakli yapıldığını, 12 hastaya da iki kez nakil yapıldığını kaydeden Ateş, 2017 yılı sonu rakamlarına göre 58 bin 635’i hemodiyaliz, 3 bin 346’sı periton diyalizi, 15 bini böbrek nakli olmak üzere 77 binin üzerinde diyaliz ve böbrek nakli ile yaşamını sürdüren hasta olduğunu söyledi.
“Tuz tuzdur”
Ateş, son dönem böbrek yetmezliği hasta sayısında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artış yaşandığına dikkat çekerek fazla tuz kullanımının böbrek sağlığını bozduğunu hatırlattı. Ateş, “Tuz ister kayadan, ister okyanustan, ister Himalaya’dan gelsin fazlası zararlıdır. Kaya tuzunun yüzde 97 ile 99 arasında içeriği şey sodyum klorürdür. Kaya tuzu tansiyonu düşürür, ödemi çözer diye doğru veya yanlış bazı meslektaşların ağzından verilmeye çalışıldı. Tuz tuzdur. Kayadan da çıksa Himalaya’dan da gelse içindeki yapısı değişmiyor. Fazla tüketilmesi zararlıdır. Tansiyon ve böbrek hastaları için bu zarar çok daha fazladır” dedi.
“Hipertansiyon ile böbrek hastalığı ilişkili”
Yüksek kan basıncının, kronik böbrek hastalığının hem ortaya çıkmasında hem de ilerlemesinde oldukça önemli bir faktör olduğunun altını çizen Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı ise şunları söyledi: “Hipertansiyonun erkenden tanısının konulması, etkin bir şekilde tedavi edilmesi ve hipertansiyonu olan her bireyde böbrek sağlığının değerlendirilmesi hayati öneme sahiptir. 2017 yılında yayınlanan Amerikan Hipertansiyon Kılavuzu, toplum sağlığı açısından hipertansiyonun öneminin altını çizerek yüksek kan basıncının 130/80 mmHg’den itibaren başladığını belirterek hipertansiyon tanımını değiştirmiştir. Bu kılavuzda toplum genelinde kan basıncını 130/80’in altında tutabilmek için yaşam tarzı değişikliklerinin ısrarla uygulanması vurgulanmaktadır. Böbrek hastalarında da kan basıncı değerleri mutlaka 130/80 mmHg altında tutulmalıdır. 2018 yılında yayınlanan Avrupa Hipertansiyon Kılavuzu da kan basıncı hedeflerinin daha düşük düzeylerde tutulmasına işaret etmektedir.”
Hipertansiyon farkındalığının artırılması gerektiğini belirten Arıcı, “Sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini ısrarla vurgulayıp desteklememiz gereklidir. Yüksek kan basıncı için ilaç kullanan hastalarda da ilaç uyumunu artırarak hedef kan basıncı değerlerine ulaşmak için çaba sarf etmemiz oldukça önemlidir. Bunun yanında az tuz kullanımı, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, sigarasız yaşam, ideal kilo önemlidir” diye konuştu.
Tansiyonu 13 olan herkesin yaşam tarzı değişikliğini yapması gerektiğini vurgulayan Arıcı, “İnsanoğlu için en iyi tansiyon 12/8’dir. 13’e yaklaşırsa sağlıklı yaşam önerileri dikkate alınmalıdır. Böbrek hastalarının yüzde 80’i hipertansiyonludur. Hipertansiyon böbrek hastası yapar. Kardiyoloji kliniklerinde çözülemeyen tansiyonlar nefroloji, kliniklerine gelir” diye konuştu.
“Nakil olamayanlar umutsuzluğa kapılmasın”
Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş da Türkiye’de 60 bini aşan diyaliz hastası olduğunu, bu hastalar için en iyi tedavinin ise böbrek nakli olduğunu kaydetti. Odabaş, son dönem böbrek yetmezliğine giren hastaların umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini belirterek, “Çeşitli nedenlerle nakil olamayan hastalara hemodiyaliz ve periton diyalizle çok iyi bir yaşam süresi sunuluyor. Eskiye göre modern cihazlar var. Ülkemizin her tarafında özel ve devlet olmak üzere yaygın şekilde hemodiyaliz merkezleri var. Özel sektörün ulaşmadığı yere de devlet ulaşıyor. İsteyen hemodiyaliz hastalarına evlerinde kullanmak üzere cihaz veriliyor” dedi.
“Diyabetin kendisinden fazla komplikasyonları tehlikelidir”
Diyabetin global bir salgın haline geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bülent Tokgöz de “Diyabet sıklığında 2012 yılında yapılan araştırmada yetişkin nüfusun 13.7’sinde diyabet var. Bunun bu yıllarda yüzde 20’ye ulaştığını tahmin ediyoruz. Avrupa ülkelerine nazaran ilk 3’teyiz. Diyabet sıklığı neden artıyor sebebi yanlış beslenme ve hareketsizlik bir yaşama gitmemizdir. Diyabetin kendisinden fazla komplikasyonları çok tehlikelidir” şeklinde konuştu.
“Türkiye, böbrek nakli sayısı en fazla artış gösteren ülke”
Prof. Dr. Alaattin Yıldız ise 2017 yılında 3 bin 330 hastaya toplam 3 bin 342 böbrek nakli yapıldığını, 2002 yılı sonrası dönem dikkate alındığında Türkiye’nin, tüm dünyada böbrek nakli sayısı en fazla artış gösteren ülke olduğunu söyledi. Yıldız, “Bu sevindirici bir gelişmedir. Ancak, ülkemizde böbrek nakillerinin yüzde 80 gibi büyük çoğunluğu canlı vericilerden yapılmaktadır, kadavradan böbrek nakli ise yüzde 20 civarındadır. Canlı vericiden böbrek nakillerinin yüzde 37.5’i birinci dereceden akrabalardan, yüzde 20’si ikinci dereceden akrabalardan, yüzde 22.4’ü ise eşlerden yapıldı. Birinci dereceden akrabalar arasında anneler en önemli verici durumundadır. Böbrek nakli yapılan hastalarda bir yıllık izlemde başarı oranı yüzde 95’in üzerindedir” dedi.
Böbrek nakli sayısının canlıdan arttığını ama kadavradan naklin artması gerektiğini vurgulayan Yıldız, “Kadavra sayısını kadavradan nakil sayısını artırmamız gerekiyor. Beyin ölümü gerçekleşme sayısının bildirimi arttı ama ailelerin kabul oranı az. Yurt dışında yüzde 60 bizde yüzde 30 seviyelerinde. Kabul oranını artırmak için toplu kampanyalara ihtiyaç var” dedi.
“Kadınların böbrek yetmezliği riski daha fazla”
Kadınların sağlıksız yaşam obezite, fazla tuz kullanımı, hareketsiz yaşam nedeniyle daha fazla böbrek hastalıklarına maruz kaldığına dikkati çeken Prof. Dr. Siren Sezer ise diyaliz alımında erkeklerin yüzde 55 seviyesinde olduğunu vurgulayarak, “İlaç kullanımın kadınlarda daha fazla olduğunu görüyoruz. İleri yaşta her beş kadından birinde idrar yolu enfeksiyonu görüyoruz. Kadınların böbrek yetmezliği riski daha fazla olduğu için sağlıklı yaşama önem vermelidirler. Türkiye egzersiz sıralamasında dünyada son sıralarda yer alıyor, hareketi artırıcı kampanyalara önem verilmesi gerekir” diye konuştu.